Toplumda düzen bozulur, bir kez hak elde edebilmek zora ve güce dayanırsa orada “dağların yasası” egemen olur. Dağ yasalarının sahipleri ise bellidir: Dağlarda iç içe yaşayanlar… Zeybekler de bunlardan bir kesimidir.
Zeybekliğin Kökenleri
Zeybekliğin kökenlerini Eski Yunan’da veya Orta Asya’da aramanın manası yoktur. Çünkü zeybeklere ilk olarak Anadolu Selçuklularında rastlanmaktadır. Bu dönemde zeybek adının, Aydın yöresinde yolların güvenliğini sağlayan bir çeşit asker anlamına geldiğini biliyoruz. Kelimenin anlamını araştırmak ta beyhude bir iştir. Kelimenin kökenine ilişkin bir tarihi kayıt bulunmamasının yanısıra bu kelimeyi Rumca’dan veya başka yabancı dillerden gelmiş gibi göstermeye çalışan sahtekar ve hainlerin varlığı, bu bahisten tiksinerek geri adım atmamız için yeterlidir.
Zeybekliğin asıl kökeni 16.yüzyıl sonu ile 17.yüzyıl ortalarına tarihlenen Celali Ayaklanmalarına dayanır. Gerçek anlamını da burada bulur. Yenilgilerle bozulmaya yüz tutan merkezi idare ve halka zulümden başka bir şey getirmeyen yerel vali ve mültezimler ile birlikte köylüler üzerindeki mali yükün ağırlığı, asker kaçakları ile birleşen isyancıların çığ gibi büyümesine yol açtı. Aydın, bu sıkıntıları daha fazla hisseden bir vilayet olarak Celalilerin her zaman etkin olduğu bir yöre olageldi. Bu isyancıların faaliyetleri yoğun olarak Aydın’da hep devam etti. Buna karşın aynı sebeplerle dağa çıkan eşkıyanın gittikçe yöresel niteliklere bürünerek diğer eşkıyadan ayrıldığını ve bir çeşit toplumsal çete haline geldiğini görmekteyiz. Anlatılanlar bellidir; haksızlığa karşı çıkan köylü genci ve zenginden topladığını fakire dağıtan, gençleri evlendiren, köprüleri onaran gönlü tok eşkıya.
Zeybekler ve Yataklar
Zeybeklikte en önemli, belki de zeybeği ve zeybekliği yaşatan en can alıcı kurumlardan biri de “yatak” olayıdır. Yatak, kendi deyimleriyle zeybeğin canıdır. Zeybekler için vazgeçilemez bir zorunluluktur. İyi bir yatak ağı oluşturamayan, sağlam yatağı bulunmayan zeybekler kendini yeterince koruyamaz, fazla etkili olamaz. Kendi deyimleriyle, “Yatağı çürük zeybek uzun süre yaşamaz.” Bu nedenle zeybekler dağa çıkar çıkmaz geniş, sağlam, “ser verip de sır vermeyen” uyanık güvenilir bir “yatak ağı”, diğer bir deyişle “yatak örgütü” oluşturmak zorundadır. Fakat bu yatakların hiçbiri birbirini bilmez, bilemez.
Yatak, zeybeklere destek veren, koruyan, kollayan, her türlü koşulda hiçbir yardımı esirgemeyen, karşılıklı dayanışmanın en üst düzeyde yaşandığı kişi ve çevrelere denmektedir. Yataklar konumlarına göre derece derecedir. Hiçbir kimse tarafından hangi yatağın hangi derecede bulunduğu bilinemez. Yataklar da sahip oldukları bilgileri kesinlikle dışarı sızdırmazlar. Konumlarını belli etmezler. Bu konularda “ketum”luk, yani sır saklamak zorunludur.
Efe - Zeybek - Kızan
Zeybeklik kurumu üç birimden oluşmaktadır.Efe, zeybek, kızan. Efe zeybeklerin başıdır. Zeybekler, kızanlardan sorumlu kolbeyidir. Kızanlar ise efenin buyruğundaki askerlerdir.
EFE
Efe; zulme, işkenceye, haksızlığa başkaldıran ve silahlanıp dağa çıkan, Kızan larıyla birlikte fakir fukarayı koruyup gözeten, zalimleri tepeleyen, ulusal çıkarları düşünerek gerektiğinde yurt savunmasına koşan yiğittir.
Kızanları Efe’ den ayıran özellik giyimde de belli olur. Efe, gümüş saat kösteği, gümüş sigara tabakası kullanır, Kızanları kullanamaz. Kızanlar, Efenin izni olmadan evlenemezler. Efe, kızanlarının babası, koruyucusu ve lideridir.
Efe ile eşkıya yı birbirine karıştırmamalıdır. Eşkıya, yol kesen, ev basan, soyguncu ve can kıyıcıdır.
Çete sözü Efenin ekibine verilen ad olduğu gibi, eşkıya nın ekibine de verilen bir addır.
Efe, gönüllerde bir kahraman olarak yaşayan bir kültür hazinesidir.
Zenginden aldığını fakire veren, yoksul kızlara çeyiz düzen, düğün dernek kuran kişidir.
Efelik bir tür seçimle olur. Efenin oğlu efenin değerinde ise efe seçilir. Artık herşey onun buyruğuna kalmıştır. Efenin oğlu seçilemezse, zeybekler aralarından en değerli zeybeği efe seçerler.
Efeler birbirine ateşli silah çekmezlerdi. Zira bu korkaklık sayılırdı. Mintanlarının yaka düğmeleri sürekli açıktır. Sakal bırakmazlar, pala bıyıklıdırlar. Başları ustura ile tıraş edilir, arka ortadan "perçem" sarkardı. Bindikleriat erkektir. Koşumlarının metal aksamları gümüştendir. Ayaklarında "kayalık" denilen özel işlemeli çizmeler bulunur. Uzun namlulu silah olarak da "Filinta" taşırlardı.
ZEYBEK
Zeybekler Anadolu'da esas olarak kolluk görevi görmüşlerdir. Bunlar yolları koruyorlar ve her iki fersahta bir bulunan kervansaraylarda ve mola verilen yerlerde bekçilik yapıyorlardı. Bu hizmetleri karşılığında ise yollardan geçen yolculardan aldıkları az miktarda parayla geçimlerini sağlıyorlardı. Ancak bu işi yaptıklarından dolayı buralarda zorla para almıyorlardı.
Zeybekler tutuculuktan uzak kişiler olduklarından bazı zamanlarda adları gavura da çıkmıştı. Aynı zamanda derbentlik yaparak ve ayanların maiyetinde bulunarak da geçimlerini sağlıyorlardı. Zeybekler 19. yy başlarından sonra birtakım sıkıntılar içine girdiler. Bu dönemlerde ayanlığa karşı girişilen haraketler sonucu geni gelen yöneticiler ile zeybekler arasındaki ilişkiler eskisi gibi sürmedi.
Batı Anadolu ayanlarının zeybeklere karşı olumlu davranışları, 2. Mahmut'un bu yöreye gönderdiği valilerle değişmiş ve sertleşmiştir. Bu davranışlarıyla Aydın halkının eğilimleri hakkında fazla bilgileri olmadığını gösteren yeni yöneticiler, oldukça tehlikeli bir ortamın doğmasına neden olmuşlardır. Atçalı kel Mehmet İsyanı böyle bir ortamda patlak vermiştir.
Zeybekler arasındaki kitlesel bir başkaldırı olayı da 1854'te başlayan Sinanoğlu ayaklanmasıdır. Aydın kaymakamı Kani Paşa'nın askerlerini yenerek üç dağa egemen olan baba-oğul Sinanoğulları daha sonra Arnavutluk'tan getirilen kuvvetlerin yardımıyla Hekim İsmail Paşa tarafından yenilgiye uğratılarak idam edildiler. Zeybekler 19. yy. ın sonlarına kadar geleneklerini korumuşlardır. 1862' deki Karadağ harekatı ile 1877' deki Osmanlı- Rus savaşında önemli görevler üstlenmişlerdir.
KIZAN
Kızanlar efenin maiyetindeki askerlerdir. KIzan kelime anlamı olarak Batı Anadolu'nun bazı yörelerinde "çocuk" anlamında kullanılır. Kızanların mintanlarının kolları uzundur. Giyimleri sadedir. Cepkenleri sırma işlemelidir. Başlarının ortası tıraş edilir. Uzun namlulu silah olarak da "Martin" kullanırlardı. Efenin izni olmadan evlenemezler.
Zeybekliğe Geçiş Töreni
Kızanlar belli kurallar çerçevesinde zeybekliğe geçerler. Yapılan törende halka olma çok önemlidir. Yalnızca zeybek adayı kızan ayakta durur. Yatağanını çekerek üç kez öperek efenin önünde diz çöker. Efe de aşağıdaki andı içirir.
Kızanlar, bu koca dağların sahibi kim?
Kızanlar: Erimiz....
Efe: Yiğidi kim?
Kızanlar: Efemiz.
Efe: Susuz derelerde kavak bitermi?
Kızanlar: Bitmez...
Efe: Bitkisiz diyarlarda duman tüter mi?
Kızanlar: tütmez..
Efe: Yiğit kime derler?
Kızanlar : Sözünde durupEfe'siyle ölene derler..
Efe : İnsan dünyaya niçin gelir?
Kızanlar : Ölmek için..
Efe : Doğup da ölmekten kuşkulanan bebekler?
Kızanlar : Dertlenip hortlamaya...
Efe : Şeytana bel bağlanır mı?
kızanlar : Yardımcımızdır, bağlanır...
Efe : Adem uşağına bel bağlanır mı?
Kızanlar : Bağlanırsa ağlanır.
Efe : Varyemezlere acımak mı, yoksa dayak mı haktır?
Kızanlar : Dayak haktır...
Efe : Yiğitlerde ne yoktur?
Kızanlar : Merhamet...
Efe : Korkaklar zeytinleri nerde döverler?
Kızanlar : Ağaç dibekte....
Efe : Yiğitler yağı nerde kavururlar?
Kızanlar : Zalim göbeğinde...
Bu söyleşinin bitiminde Efe ayağa kalkar, önlerinde bulunan teknel (defne) ağacının yanına gelir. Efe teknel ağacına yatağanı saplar. Kızanlar bu ağacın önünde toplanırlar, Efe ağacın önünde söyleşiye şöyle devam eder:
Efe : Sözünde durmayan, kahpe bacının öz kızanı olsun mu?
Kızanlar : Olsun...
Efe : Şu dualı yatağan böğrüne batsın mı?
Kızanlar : Batsın..
Efe : Doğru söylediğinize Nasuh tövbesi olsun mu?
Kızanlar : Olsun...
Efeler Savaşta
Kırım Savaşına zeybeklerin katıldığını gösteren belge ve gravürler mevcuttur.
En son 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşına efelerden oluşan bir Zeybek Alayı katılmıştır. Bunların arasında meşhur Çakıcı Mehmet Efe’nin babası Çakırcalı Ahmet Efe de vardır. Zeybeklerin savaşlara katılmaları genelde kendilerine yapılan vaatler ve nasihatler sonucu olmuştur. Bu savaşta da Sultan II.Abdülhamit ile şahsen görüşen zeybekler, kendilerine savaştan sonra verilecek özgürlük ve mal ile kandırılmıştır. Aydın’dan getirilen Zeybek Alayı İstanbul’da bir müddet eğitilmiştir. Hatta bu eğitim sırasında Beyoğlu’na inen palabıyıklı, kulaklı kamalı zeybeklerden ürken halkın şikayetleri yabancı ülke sefirlerinin raporlarında da yer almıştır. Bu zeybeklerin çoğu, gösterdikleri bir çok kahramanlıktan sonra Karadağ savaşlarından dönememiştir. Bu savaşlar sırasında Arnavutların çok hainliğini gören zeybekler, bundan sonra Arnavut milletine karşı amansız bir hasım haline gelmişlerdir.
Zeybekler Kurtuluş Mücadelesinde
Son olarak zeybekleri, Kurtuluş Savaşımızda görmekteyiz. Kurtuluş Savaşı’nın ilk başarılı mücadelesi efeler komutasında Aydın’da yapılmıştır. Milli Mücadelemizin ilk topu, yine efeler komutasında Aydın’da patlatılmıştır. Yörük Ali Efe’nin komutasında kurulan Milli Aydın Alayı, halen ordumuzda mevcudiyetini korumaktadır. Burada Kurtuluş Savaşı’nda efelerin neler yaptığını uzun uzun anlatmaya gerek yoktur. Bu husus, tarih kitaplarında bol bol incelenmiştir.
Pek çok sahne şu ya da bu şekilde efsaneleştirilerek halkımızın dimağında yer almıştır.
Bunlardan ilki Yörük Ali Efe müfrezesini Yenipazar’a doğru giderken gören Rum işçilerin kaçmaya yeltenmesi ile başlar. Rumların kaçmalarına engel olan Efe, onlara yolluk verir ve Sultanhisar’daki kumandanlarına giderek Yörük Ali’nin teslim olarak Yunanlılara katılmak istediğini, bunun için ertesi gün Sultanhisar’a silahsız geleceğini söylemelerini tenbihler. Koşarak giden Rumların ardından bakakalan kızanlar, Efelerinin hilesini anlayamazlar. Ancak ertesi gece sabah doğru Sultanhisar’ın Malgaç Köprüsündeki karakolu basmaya giderken bu kurnazlığı anlayacaklardır. Yunan Komutanı Sultanhisar’da hazırlık yaparak Efe’nin teslim olmasını bekleyedursun, Malgaç’tan gelen silah sesleri, Türk Kurtuluş Savaşı’nın başladığını, Türk Milletinin ölmeden esareti kabul etmeyeceğini ilan etmektedir.
Efeler ve Mustafa Kemal
Bir diğer ölümsüz sahne, Atatürk’ün bir telgrafı ile tarihe geçmiştir. Telgrafın metnini, tek satırına dokunmadan naklederek yazımızı sona erdiriyoruz. Nihai karar elbette ki tarihe kalacaktır.
“Ankara, 11 Haziran 1920
Aydın ve Havalisi Kuvayi Milliye Umum Kumandanı Demirci Mehmet Efe kardeşime:
Kahraman efelerinizi size gönderiyorum. Aydın’ın bu doğru özlü ve fedakar evlatları, Bolu ve Düzce havalisinde memleketimizi gavurların esaretine düşürmeye çalışan hainleri pek kahramanca ve fedakarca bastırdılar. Vatanımıza büyük hizmetler ifa ettiler. Allah iki cihanda aziz etsin. Kendilerine ve umum kumandanları olan zat-ı alinize Büyük Millet Meclisi’nin kalbi ve samimi teşekküratını takdim eder, gözlerinizden öperim. Kardeşim efendim...
İmza:
Büyük Millet Meclisi Reisi
Mustafa Kemal”