Plazma ekranlar, içi neon ve zenon gibi gazlarla dolu binlerce hücreden oluşur. Bu odacıkların çevresinde mazgal gibi elektrotlar ve bu yapıyı bir arada tutan tabakalar yer alır. Her bir hücre, görüntüyü oluşturan piksellere karşılık gelir. Neon ve zenon atomlarındaki pozitif ve negatif parçacıkların sayısı denge halindedir.
Görüntüyü oluşturmak üzere seçilen hücreyi aktif hale getirmek için, plazma panele ait bilgisayar sistemi bu hücreye denk gelen elektrotların kesişim noktasını belirleyerek bu noktaya voltaj gönderir.Uygulanan voltaj, gaz dolu hücrede elektron akışına neden olur. Nötr atomlarla çarpışan elektronlar, gaz atomlarını uyararak yüklü iyonlar haline dönüştürürler.Hücre içindeki pozitif ve negatif yüklü iyonlar birbiriyle yer değiştirdikçe, aralarında çok sayıda çarpışma gerçekleşir. Bu çarpışmaların sonucunda zenon ve neon iyonlarından insan gözünün algılayamadığı ultraviyole ışık parçacıkları yayılır.
Ultraviyole ışık parçacıkları, hücre yüzeyini kaplayan fosfor tabakasına çarparak fosfor atomlarının uyarılmasına neden olur. Bunun sonucu olarak fosfor ışıma yapar ve hücre parlamaya başlar. Her bir hücrede kırmızı, yeşil ve mavi renkte parlayabilen bölmeler bulunur. Uygulanan elektrik akımı yardımıyla bu bölümlerin parlama oranı değiştirilerek, hücrenin milyarlarca farklı rengi yansıtabilmesi sağlanır.
Sunday, July 30, 2006
Monday, July 24, 2006
Email Detayları
Hotmail kullanan arkadaşlar için:
1- Hotmail adresinizi açıp posta kutunuza girin ve sayfanın ortalarında ve sağda bulunan seçenekler e (Options) tıklayın.
2- Açılan sayfadan posta görüntü ayarlarına (Mail Display Settings)
tıklayın.
3- Posta görüntü ayarlarında göreceğiniz seçeneklerde ileti üst bilgilerinde (Message Headers) tam (Full) seçeneğini seçin ve sayfanın altındaki tamam düğmesine tıklayın. Posta kutunuza tekrar dönüp size mail gönderenin mailini açtığınızda o kişinin IP ve bütün bilgilerini göreceksiniz. Bu görünen bilgilerde genellikle baştan ikinci sırada olan ve X-Originating-IP olarak görünen IP, size mail gönderen kişinin IP
numarasıdır.
Yahoo! kullanan arkadaşlar için:
*1-* *Yahoo yu açıp posta kutunuza girin. Size gelmiş olan bir epostayı açın ve epostayı okuduğunuz ekranın en altında ve sağda "Search the web"
düğmesinin hemen üstünde bulunan "Full Headers" linkine tıkladığınızda o e-posta ile ilgili tüm bilgiler hotmaildeki gibi mailin üst tarafında
görünecektir.*
2- Buradaki satırlarda Message-ID yi bulun ve bunun hemen bir üst satırındaki Received satırındaki bulunan IP adresi, size maili yollayanın IP
adresidir.
3- Yine en altta sağda "Brief Headers" linkine tıklarsanız da bu özelliği kapatmış olursunuz.
gmail kullanan arkadaşlar için:
1- Gmail i açıp posta kutunuza girin. Size gelmiş bir epostayı açın ve mailinde içinde ve üst sağ tarafında diğer seçeneklere tıklayın. Buraya tıkladığınızda bir çok seçenek çıkacak.
2- Bu seçeneklerde orjinali göster seçeneğine tıklayın. Böylece o mailin geldiği e-posta ile ilgili tüm bilgiler karşınıza çıkacaktır.
3- Burası yahoo ile tamamen aynı. Buradaki satırlarda Message-ID yi bulun ve bunun hemen bir üst satırındaki Received satırındaki bulunan IP adresi, size maili yollayanın IP adresidir.
Not: yahoo ve gmail de ayrıca şu gözüme çarptı. Örneğin bilgisayarınızı açarsınız ve açılışta oturum adı çıkar. oturum adına tıklarsınız ve bilgisayarınız açılır. Yahoo ve gmail kullanan arkadaşlarda, karşı tarafın mail bilgilerinde ip numarası ile birlikte bu oturum adı da görünüyor.
Örneğin karşı tarafın ip sinin olduğu satır Received: from benim bilgisayar ( [2xx.xxx.xxx.xx]) şeklindeyse(buradaki x leri birer rakam olarak düşünün), o kişinin bilgisayarının oturum açma adı benim bilgisayar, IP numarası ise 2xx.xxx.xxx.xx şeklindedir. Bunu da bir ek bilgi olarak vereyim.
İNTERNETE GİREN KİŞİNİN IP ADRESİNDEN O KİŞİNİN İNTERNETE GİRDİĞİ BÖLGE VE ŞEHRİ BULUN
*İstediğiniz kişinin IP numarasından hangi ülke, şehir, vs olduğunu öğrenmek için http://www.ip2location.com/ sitesini kullanabilirsiniz. Bu verdiğim siteye tıkladığınızda sizin IP numaranızı ve hangi santrale bağlı olduğunuzu da hemen gösterecektir. Ayrıca, karşı tarafın IP adresinden o kişinin yerini öğrenmek için bu sitedeki http://www.ip2location.com/free.asp linkine tıkladığınızda, açılan sayfadaki kutuya istediginiz kişinin IP numarasını yazarak "find location" düğmesine tıklayın. Böylece o girdiginiz IP ile bilgileri ile, IP numarasının ait olduğu o kişinin bağlantı türünü (adsl, kablo vs), ülkesini, şehrini ve bağlı olduğu ana santrali burada
görebilirsiniz.
Bu bilgilerin resmi sitesi olan http://www.ripe.net/ adresindeki kutucuğa da karşı tarafın IP numarasını girdiğinizde aynı bilgilere ulaşabilirsiniz.
1- Hotmail adresinizi açıp posta kutunuza girin ve sayfanın ortalarında ve sağda bulunan seçenekler e (Options) tıklayın.
2- Açılan sayfadan posta görüntü ayarlarına (Mail Display Settings)
tıklayın.
3- Posta görüntü ayarlarında göreceğiniz seçeneklerde ileti üst bilgilerinde (Message Headers) tam (Full) seçeneğini seçin ve sayfanın altındaki tamam düğmesine tıklayın. Posta kutunuza tekrar dönüp size mail gönderenin mailini açtığınızda o kişinin IP ve bütün bilgilerini göreceksiniz. Bu görünen bilgilerde genellikle baştan ikinci sırada olan ve X-Originating-IP olarak görünen IP, size mail gönderen kişinin IP
numarasıdır.
Yahoo! kullanan arkadaşlar için:
*1-* *Yahoo yu açıp posta kutunuza girin. Size gelmiş olan bir epostayı açın ve epostayı okuduğunuz ekranın en altında ve sağda "Search the web"
düğmesinin hemen üstünde bulunan "Full Headers" linkine tıkladığınızda o e-posta ile ilgili tüm bilgiler hotmaildeki gibi mailin üst tarafında
görünecektir.*
2- Buradaki satırlarda Message-ID yi bulun ve bunun hemen bir üst satırındaki Received satırındaki bulunan IP adresi, size maili yollayanın IP
adresidir.
3- Yine en altta sağda "Brief Headers" linkine tıklarsanız da bu özelliği kapatmış olursunuz.
gmail kullanan arkadaşlar için:
1- Gmail i açıp posta kutunuza girin. Size gelmiş bir epostayı açın ve mailinde içinde ve üst sağ tarafında diğer seçeneklere tıklayın. Buraya tıkladığınızda bir çok seçenek çıkacak.
2- Bu seçeneklerde orjinali göster seçeneğine tıklayın. Böylece o mailin geldiği e-posta ile ilgili tüm bilgiler karşınıza çıkacaktır.
3- Burası yahoo ile tamamen aynı. Buradaki satırlarda Message-ID yi bulun ve bunun hemen bir üst satırındaki Received satırındaki bulunan IP adresi, size maili yollayanın IP adresidir.
Not: yahoo ve gmail de ayrıca şu gözüme çarptı. Örneğin bilgisayarınızı açarsınız ve açılışta oturum adı çıkar. oturum adına tıklarsınız ve bilgisayarınız açılır. Yahoo ve gmail kullanan arkadaşlarda, karşı tarafın mail bilgilerinde ip numarası ile birlikte bu oturum adı da görünüyor.
Örneğin karşı tarafın ip sinin olduğu satır Received: from benim bilgisayar ( [2xx.xxx.xxx.xx]) şeklindeyse(buradaki x leri birer rakam olarak düşünün), o kişinin bilgisayarının oturum açma adı benim bilgisayar, IP numarası ise 2xx.xxx.xxx.xx şeklindedir. Bunu da bir ek bilgi olarak vereyim.
İNTERNETE GİREN KİŞİNİN IP ADRESİNDEN O KİŞİNİN İNTERNETE GİRDİĞİ BÖLGE VE ŞEHRİ BULUN
*İstediğiniz kişinin IP numarasından hangi ülke, şehir, vs olduğunu öğrenmek için http://www.ip2location.com/ sitesini kullanabilirsiniz. Bu verdiğim siteye tıkladığınızda sizin IP numaranızı ve hangi santrale bağlı olduğunuzu da hemen gösterecektir. Ayrıca, karşı tarafın IP adresinden o kişinin yerini öğrenmek için bu sitedeki http://www.ip2location.com/free.asp linkine tıkladığınızda, açılan sayfadaki kutuya istediginiz kişinin IP numarasını yazarak "find location" düğmesine tıklayın. Böylece o girdiginiz IP ile bilgileri ile, IP numarasının ait olduğu o kişinin bağlantı türünü (adsl, kablo vs), ülkesini, şehrini ve bağlı olduğu ana santrali burada
görebilirsiniz.
Bu bilgilerin resmi sitesi olan http://www.ripe.net/ adresindeki kutucuğa da karşı tarafın IP numarasını girdiğinizde aynı bilgilere ulaşabilirsiniz.
Thursday, July 20, 2006
Güvenlik
Güvenlik konusunda süper bir doküman
http://www.mirrors.wiretapped.net/security/info/books/crypto-tutorial/
http://www.mirrors.wiretapped.net/security/info/books/crypto-tutorial/
Wednesday, July 19, 2006
Stresi Azaltmanın Yolları
Linda Naiman
Beyninizi Besleyin
· “Gingko bilboa” ve “gotu kola” adlı bitkiler, beyne kan akışını artırıyor. (Bu bitkileri kullanmadan önce doktorunuza danışın.)
· Bor maddesi, zihin ve dikkat için gerekli. Bu madde, elmada, armutta ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunuyor.
· B vitamini, beyin gücü için gerekli. Bu vitamin, armutta, bakliyatta, karaciğerde, böbrekte, tavukta ve yumurtada bulunuyor. ', 'Aroma Terapi
Banyonuza katılan birkaç damla özlü yağ, sizi dinlendirip tazeliyor. Bir parça pamuğa ya da mendile bir iki damla damlatıp içinize çekebilirsiniz. Enerji veren maddeler arasında nane, selvi ağacı ve limon; dinlendiriciler arasında ise özel bir sardunya türü ve gül bulunuyor.
Beyninizi Egzersizle Besleyin
Rahatlamak ve sağlıklı olmak, yaratıcı düşünce için gerekli ön koşullar. Vücut ve zihin, dengeli beslenme, dinlenme ve temiz hava sayesinde maksimum verime sahip oluyor. Angeles Arrien, dengeli bir yaşam için günde en az 1 saat dışarda bulunmamız gerektiğini söylüyor. Aynı zamanda, beyin gücümüzü en ideal düzeye ulaştırmak için yeterli derecede uyumalıyız.
Egzersizin yararları şunlar:
· Beyni, glikozlu maddelerle besliyor. Beyin, ne kadar çok glikoz kullanırsa, o kadar aktif hale geliyor.
· Beyin-sinir bağlantılarını artırıyor.
· Beyne giden kandaki oksijen miktarını artırıyor.
· Endorfinlerin kana karışmasını sağlıyor.
· Koşma/yürüme/yüzmeye dayalı dinlendirici bir ritm kazandırıyor; zihni yoran çatışmaları önlüyor ve hayal gücünüzün harekete geçmesini sağlıyor.
Müzik, Beyni Eğitir
Müzik, yaratıcılığınızı canlandıran yeni sinirsel yolların ortaya çıkmasını sağlıyor. Araştırmalar, müziğin beyni eğiterek daha üst düzeyde düşünme yeteneği kazandırdığını gösteriyor. U.C. Irvene’de yapılan bir araştırmada, araştırmacılar üç yaşındaki deneklerden oluşan iki ayrı grup üzerinde çalıştılar. Bir grup, piyano çalıştı ve her gün koro halinde şarkı söyledi. Diğer grup, bunları yapmadı. Sekiz ay sonra, müzikle ilgilenen minikler, adeta yap-boz ustası oldular. Uzaysal zeka -dünyayı doğru olarak algılama yeteneği- konusunda, müzikle ilgisi olmayan gruba oranla % 80 daha yüksek bir skor elde ettiler. Bu beceri, karmaşık matematik ve mühendislik becerileri geliştirmenin başlangıcını oluşturuyor. (Newsweek, 19 Şubat 1996)
Mozart Etkisi adlı kitabın yazarı Don Campbell, şunları söylüyor: “Bir kimsenin maruz kaldığı gürültü türü, zihinsel ve bedensel sağlığı üzerinde önemli etkiler yapabiliyor. Bir deneme olarak, birkaç gün boyunca kulaklarınızı tipik şehir ortamının sürekli gürültüsünden korumayı deneyin. Bu yöntem, gerçekten de kişinin tavırlarını olumlu yönde etkiliyor ve yorgunluğa direnç seviyelerini yükseltiyor.”
Campbell, aynı zamanda Mozart’ın müziğinin yüksek beyincik fonksiyonlarının daha iyi çalışmasına katkıda bulunduğunu belirtiyor. Bu fonksiyonlar arasında, mantık ve matematik kavramlarıyla uğraşma yeteneği de bulunuyor. Öte yandan, çağdaş rock müziği, zihinsel keskinliği köreltiyor.
Beyninizi Besleyin
· “Gingko bilboa” ve “gotu kola” adlı bitkiler, beyne kan akışını artırıyor. (Bu bitkileri kullanmadan önce doktorunuza danışın.)
· Bor maddesi, zihin ve dikkat için gerekli. Bu madde, elmada, armutta ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunuyor.
· B vitamini, beyin gücü için gerekli. Bu vitamin, armutta, bakliyatta, karaciğerde, böbrekte, tavukta ve yumurtada bulunuyor. ', 'Aroma Terapi
Banyonuza katılan birkaç damla özlü yağ, sizi dinlendirip tazeliyor. Bir parça pamuğa ya da mendile bir iki damla damlatıp içinize çekebilirsiniz. Enerji veren maddeler arasında nane, selvi ağacı ve limon; dinlendiriciler arasında ise özel bir sardunya türü ve gül bulunuyor.
Beyninizi Egzersizle Besleyin
Rahatlamak ve sağlıklı olmak, yaratıcı düşünce için gerekli ön koşullar. Vücut ve zihin, dengeli beslenme, dinlenme ve temiz hava sayesinde maksimum verime sahip oluyor. Angeles Arrien, dengeli bir yaşam için günde en az 1 saat dışarda bulunmamız gerektiğini söylüyor. Aynı zamanda, beyin gücümüzü en ideal düzeye ulaştırmak için yeterli derecede uyumalıyız.
Egzersizin yararları şunlar:
· Beyni, glikozlu maddelerle besliyor. Beyin, ne kadar çok glikoz kullanırsa, o kadar aktif hale geliyor.
· Beyin-sinir bağlantılarını artırıyor.
· Beyne giden kandaki oksijen miktarını artırıyor.
· Endorfinlerin kana karışmasını sağlıyor.
· Koşma/yürüme/yüzmeye dayalı dinlendirici bir ritm kazandırıyor; zihni yoran çatışmaları önlüyor ve hayal gücünüzün harekete geçmesini sağlıyor.
Müzik, Beyni Eğitir
Müzik, yaratıcılığınızı canlandıran yeni sinirsel yolların ortaya çıkmasını sağlıyor. Araştırmalar, müziğin beyni eğiterek daha üst düzeyde düşünme yeteneği kazandırdığını gösteriyor. U.C. Irvene’de yapılan bir araştırmada, araştırmacılar üç yaşındaki deneklerden oluşan iki ayrı grup üzerinde çalıştılar. Bir grup, piyano çalıştı ve her gün koro halinde şarkı söyledi. Diğer grup, bunları yapmadı. Sekiz ay sonra, müzikle ilgilenen minikler, adeta yap-boz ustası oldular. Uzaysal zeka -dünyayı doğru olarak algılama yeteneği- konusunda, müzikle ilgisi olmayan gruba oranla % 80 daha yüksek bir skor elde ettiler. Bu beceri, karmaşık matematik ve mühendislik becerileri geliştirmenin başlangıcını oluşturuyor. (Newsweek, 19 Şubat 1996)
Mozart Etkisi adlı kitabın yazarı Don Campbell, şunları söylüyor: “Bir kimsenin maruz kaldığı gürültü türü, zihinsel ve bedensel sağlığı üzerinde önemli etkiler yapabiliyor. Bir deneme olarak, birkaç gün boyunca kulaklarınızı tipik şehir ortamının sürekli gürültüsünden korumayı deneyin. Bu yöntem, gerçekten de kişinin tavırlarını olumlu yönde etkiliyor ve yorgunluğa direnç seviyelerini yükseltiyor.”
Campbell, aynı zamanda Mozart’ın müziğinin yüksek beyincik fonksiyonlarının daha iyi çalışmasına katkıda bulunduğunu belirtiyor. Bu fonksiyonlar arasında, mantık ve matematik kavramlarıyla uğraşma yeteneği de bulunuyor. Öte yandan, çağdaş rock müziği, zihinsel keskinliği köreltiyor.
Tuesday, July 18, 2006
Sözcük Öğrenmek
Yeni bir sözcüğün üstünden geçip onu gerçek anlamda anlamamak kolaydır. Bir sözcüğü daha sonra tanıyacak kadar bilmek yeterli değildir; kulağa nasıl geldiğini ve nasıl hecelendiğini gerçekten bilmemiz gerekir. Bu iki şekilde yapılır: fonetik ve görsel olarak. Fonetik kısım için:• Sözcüğü okuyun. • Gözünüzü sayfadan ayırın ve sözcüğü yüksek sesle söyleyin. • Doğru söyleyip söylemediğinizi kontrol edin. Görsel kısım için: • Nasıl hecelendiğine bakın. • Gözlerinizi kapayın. • Her harfi gözünüzde canlandırın. • Yüksek sesle harf harf söyleyin. • Yeniden harf harf söyleyin; ama bu kez tersten yapın. (Bu, sözcüğü yalnızca fonetik olarak değil, görsel olarak da öğrendiğinizi doğrular.) • Gözlerinizi açın ve sözcüğün harflerini doğru söyleyip söylemediğinizi kontrol edin. Bunu yapabilirseniz, sözcüğü gayet iyi öğrenirsiniz. Belleğe Havale Etmek Artık, sözcüğü bildiğinize göre, bir sonraki işiniz, sözcüğü halihazırda bildiğiniz birşeyle ilişkilendirmektir. Bunu yapmak için, sözcüğü hayalgücümüz dahilinde bulunan ve kolayca hatırlanan bir imgeye dönüştürmemiz gerekir. Bunu en iyi, bir örnekle açıklayabiliriz. Diyelim, İngilizce “shell” (“kabuk” anlamına gelen bir isim) sözcüğünü öğrenmeye çalışıyorsunuz. Yeni sözcüğün görsel anlamda size neyi hatırlattığını düşünün. Aklınıza gelen ilk şeyi seçmeye çalışın; çünkü sözcükle yeniden karşılaştığınızda, muhtemelen aynı biçimde düşüneceksiniz. “Shell” sözcüğünü ilk gördüğümde benim aklıma gelen ilk şey “kel” oluyor. Yazım ve ses olarak birbirlerini andırıyorlar. Böylece, ilk bağlantı kurulmuş oluyor. Şimdi sözcüğü çevirisine bağlamak gerekiyor: kabuk. Bunu yapmak için, “kel” ile “kabuk” arasında benzerlik olduğunu, kel bir kafanın beynin çevresindeki kabuğu andırdığını hayalimde canlandırıyorum. Bunu gözünüzde yeterince canlandırırsanız, daha kolay hatırlarsınız. Kavram basit olsa da ustalaşmak zaman alabilir. Diğer sözcükleri bir imgeye dönüştürmek daha zor olacaktır. Ama bu, her sözcükle yapılabilir. NE kadar çok pratik yaparsanız, o kadar gelişirsiniz ve her şey o kadar kolaylaşır. Bir sözcüğü bir kez ezberlediniz mi, bunu hâlâ tam öğrenmiş sayılmazsınız. Sözcüğü gerçekten anlamak için, günlük konuşmalarınızda ilgili bağlamlarda kullanmanız gerekir. Neyse ki bu, dil kullanımında doğal bir süreçtir ve kendinizi özellikle eğitmeniz gerekmez. Sözcüğü defalarca keşfettiğinizde, zamanla belleğinizde yer edecektir.
Monday, July 17, 2006
Stokholm Sendromu
Bu sendroma adını veren olay 1973 yılında Stockholm'deki başarısız bir soygun girişimi sonucu ortaya cıkmıştır. Kreditbanken isimli bir bankayı soymaya kalkan soyguncular kuşatılınca bankada bulunan 4 kişiyi rehin almışlar ve altı gün boyunca direnmişlerdir. Altı gün sonunda polis operasyonu sırasında rehineler kurtarılmaya aktif olarak direnmişlerdir. Daha sonra ise soyguncular aleyhine tanıklık etmeye yanaşmamışlar ve hatta para toplayıp savunmalarına yardımcı olmuşlardır. Bu olaydan sonra psikolojide benzer rehine-rehinci olaylarındaki yakınlaşmaları tanımlamak için kulanılan bir deyim haline gelmiştir.
Bu sendromun gelişmesinin temel nedeni, hayatta kalma içgüdüsüdür. Dış dünyadan tamamen soyutlanan kurban, ihtiyaçları için kendisine baskı yapan kişiye bağımlı olduğunu hisseder. Baskıcının yaptığı küçük iyilikler kurbanın gözünde büyür, zamanla kurban kendisini baskıcının yerine koyup olayları onun gözünden görmeye, yaptıklarına hak vermeye başlar. kurban tarafından baskıcının şiddet eğiliminin tamamen gözardı edilmesi sonucunda, içinde bulunulan tehlike de reddedilir. kurban tek olumlu ilişkisinin baskıcı ile arasında olan olduğunu düşündüğü için bu ilişkiyi de kaybetmek istemez ve dolayısıyla kurbanın baskıcıdan ayrılması gitgide zorlaşır. Stokholm sendromu'nun görüldüğü belli başlı gruplar şunlardır:rehinelertarikat üyeleri ve dinsel baskı altındakilersavaş esirlericinsel tacize maruz kalan çocuklarpazarlanan hayat kadınları aile içi şiddet mağdurları
Bu sendromun gelişmesinin temel nedeni, hayatta kalma içgüdüsüdür. Dış dünyadan tamamen soyutlanan kurban, ihtiyaçları için kendisine baskı yapan kişiye bağımlı olduğunu hisseder. Baskıcının yaptığı küçük iyilikler kurbanın gözünde büyür, zamanla kurban kendisini baskıcının yerine koyup olayları onun gözünden görmeye, yaptıklarına hak vermeye başlar. kurban tarafından baskıcının şiddet eğiliminin tamamen gözardı edilmesi sonucunda, içinde bulunulan tehlike de reddedilir. kurban tek olumlu ilişkisinin baskıcı ile arasında olan olduğunu düşündüğü için bu ilişkiyi de kaybetmek istemez ve dolayısıyla kurbanın baskıcıdan ayrılması gitgide zorlaşır. Stokholm sendromu'nun görüldüğü belli başlı gruplar şunlardır:rehinelertarikat üyeleri ve dinsel baskı altındakilersavaş esirlericinsel tacize maruz kalan çocuklarpazarlanan hayat kadınları aile içi şiddet mağdurları
Sunday, July 16, 2006
YouTube.com
Paypal’de calışan iki arkadaş, Chad Hurley ve Steve Chen, San Fransisco’da katıldıkları arkadaş partisindeki görüntüleri, mail kotasını aşıp kimseye gönderemeyince kolları sıvayıp evin garajında kod yazmaya başlamışlar. Uzun hikayenin kısası, bu iki kafadar 3 ayda sitenin teknik altyapısını tamamlayıp 2005 Ocak ayında siteyi lanse ediyorlar.Youtube, kendi başına bir TV kanalı olma yolunda. Nielsen / Net reytinglerine göre site trafiği 2005 Ekim’den 2006 Şubat’ına; 500 binden 9 milyona çıkmış durumda. Siteye günde 8 bin upload yapılıyor, 30 milyon video izleniyor.
Friday, July 14, 2006
Captology
Teknolojinin ikna ediciliğini inceleyen alandır. Etkileme, motivasyon, ikna etme veya tavır değişikliği yaratabilmek adına teknolojinin nasıl tasarlanması gerektiğini inceler.
Thursday, July 13, 2006
Kaprekar's Constant
Tek basamakli herhangi 4 sayi tutun... (yalniz hepsi ayni olmasin en azindan biri farkli olmak zorunda...)
Sözgelimi: 3-9-2-7
Tuttugunuz bu sayilari büyükten küçüge ve küçükten büyüge dogru siralayarak iki tane 4 basamakli sayi elde edin;
9732 ve 2379
Büyük olandan küçük olanı çikartin;
9732-2379 = 7353
Elde ettiginiz sayiya ayni islemi uygulayin;
7533-3357 = 4176
Yine ayni islemi uygulayin;
7641-1467 = 6174
Devam etmeye gerek kalmadi...
7641-1467 = 6174
Olay 6174 'de döngüye giriyor...
Fakat tuhaf olan, basta tuttugunuz(en az biri farkli) dört sayi ne olursa olsun bu isleme sokuldugunda en fazla 7 adimda 6174'de geliniyor...
Sözgelimi: 3-9-2-7
Tuttugunuz bu sayilari büyükten küçüge ve küçükten büyüge dogru siralayarak iki tane 4 basamakli sayi elde edin;
9732 ve 2379
Büyük olandan küçük olanı çikartin;
9732-2379 = 7353
Elde ettiginiz sayiya ayni islemi uygulayin;
7533-3357 = 4176
Yine ayni islemi uygulayin;
7641-1467 = 6174
Devam etmeye gerek kalmadi...
7641-1467 = 6174
Olay 6174 'de döngüye giriyor...
Fakat tuhaf olan, basta tuttugunuz(en az biri farkli) dört sayi ne olursa olsun bu isleme sokuldugunda en fazla 7 adimda 6174'de geliniyor...
Wednesday, July 12, 2006
Madeni ve Kağıt Paralar
Özellikle kağıt para devrinden önce, alışverişte kullanılan paralar altın ve gümüş içeriyorlardı. Her devirde olduğu gibi, o devirde de bulunan bazı düzenbazlar, bu paraları kenarlarından kazıyarak, çok az miktarda da olsa, bu değerli madenleri biriktiriyor, parayı da tekrar kullanabiliyorlardı.
O devirlerde tüccarlar, parayı tartıyorlar ve ağırlığı eksikse kabul etmiyorlardı. Tabii, para da elinizde kalıyordu.
Antik para kataloglarında dikkat ederseniz, paraların büyük bir kısmının tam yuvarlak olmadığını görürsünüz. Bu sorunu çözmek ve halkı eksik paraya karşı korumak için bozuk paraların kenarları tırtıllı yapılmaya başlandı. Bu tırtıllar sayesinde paranın kenarının kazındığı hemen belli oluyordu ve kenarı kazınmış parayı kimse almıyordu.
Bu adet günümüze kadar devam etti. Artık içinde değerli bir maden bulunmamasına rağmen, bozuk paralarımızın kenarlarında ya tırtıl ya da bir yazı vardır.
Günümüzde madeni paralar 'bozukluk' veya 'ufaklık' adı altında sadece küsuratları ödemede kullanılıyor. Bozuk paralar da para olma niteliklerini kanundan almalarına rağmen, kullanılmalarında bazı sınırlamalar vardır.
Gerek kağıt, gerekse madeni para olsun, her ikisiyle de yapılan ödemeleri kabul etmemek mümkün değildir. Buna 'Kanuni Tedavül Mecburiyeti' denilir ki, kağıt paralarda bu mecburiyet sınırsızdır.
Ödenen miktar ne kadar büyük olursa olsun, bunu karşı taraf kabul etmek mecburiyetindedir.
Madeni paraların ise mecburiyeti sınırlıdır. En çok üzerlerinde yazan değerin 50 katını tamamen bozuk para ile ödeyebilirsiniz. Örneğin 50 bin liralıklarla, 2,5 milyona kadar ödemelerinizi yapabilirsiniz ama daha fazlasını da bozuk para ile ödeme isteğinizi karşı taraf kabul etmeyebilir.
Kağıt paraların Merkez Bankası tarafından basıldığı bilinir de, madeni paraları Maliye Bakanlığı'nın çıkardığı pek bilinmez.
Madeni paraların toplam para stoku içindeki oranı da yaklaşık yüzde l civarındadır.
Hiç dikkat ettiniz mi?
İnsan yüzleri kağıt paralarda önden, madeni paralarda ise yandandır. Madeni paralarda yer çok küçük olduğundan, kabartma tekniği ile bir yüzün tam detayını vermek mümkün olamamaktadır.
Yandan bir profil kişiyi daha iyi tanınır kılmaktadır
O devirlerde tüccarlar, parayı tartıyorlar ve ağırlığı eksikse kabul etmiyorlardı. Tabii, para da elinizde kalıyordu.
Antik para kataloglarında dikkat ederseniz, paraların büyük bir kısmının tam yuvarlak olmadığını görürsünüz. Bu sorunu çözmek ve halkı eksik paraya karşı korumak için bozuk paraların kenarları tırtıllı yapılmaya başlandı. Bu tırtıllar sayesinde paranın kenarının kazındığı hemen belli oluyordu ve kenarı kazınmış parayı kimse almıyordu.
Bu adet günümüze kadar devam etti. Artık içinde değerli bir maden bulunmamasına rağmen, bozuk paralarımızın kenarlarında ya tırtıl ya da bir yazı vardır.
Günümüzde madeni paralar 'bozukluk' veya 'ufaklık' adı altında sadece küsuratları ödemede kullanılıyor. Bozuk paralar da para olma niteliklerini kanundan almalarına rağmen, kullanılmalarında bazı sınırlamalar vardır.
Gerek kağıt, gerekse madeni para olsun, her ikisiyle de yapılan ödemeleri kabul etmemek mümkün değildir. Buna 'Kanuni Tedavül Mecburiyeti' denilir ki, kağıt paralarda bu mecburiyet sınırsızdır.
Ödenen miktar ne kadar büyük olursa olsun, bunu karşı taraf kabul etmek mecburiyetindedir.
Madeni paraların ise mecburiyeti sınırlıdır. En çok üzerlerinde yazan değerin 50 katını tamamen bozuk para ile ödeyebilirsiniz. Örneğin 50 bin liralıklarla, 2,5 milyona kadar ödemelerinizi yapabilirsiniz ama daha fazlasını da bozuk para ile ödeme isteğinizi karşı taraf kabul etmeyebilir.
Kağıt paraların Merkez Bankası tarafından basıldığı bilinir de, madeni paraları Maliye Bakanlığı'nın çıkardığı pek bilinmez.
Madeni paraların toplam para stoku içindeki oranı da yaklaşık yüzde l civarındadır.
Hiç dikkat ettiniz mi?
İnsan yüzleri kağıt paralarda önden, madeni paralarda ise yandandır. Madeni paralarda yer çok küçük olduğundan, kabartma tekniği ile bir yüzün tam detayını vermek mümkün olamamaktadır.
Yandan bir profil kişiyi daha iyi tanınır kılmaktadır
Subscribe to:
Posts (Atom)